TEVHİD, TEMELLERİN TEMELİ, ASILLARIN ASLI VE DİNİN KAİDESİDİR
evhid Temellerin Temeli (Asılların Asılı) ve Dinin KaidesidirTevhid temellerin temeli (asılların asılı) ve dinin direğidir. (kaidesidir).
Hatta Kafirun ve İhlas surelerinde tek konu bu (Tevhid esası) dur:
"De ki: Ey kâfirler!"
"Ben sizin taptıklarınıza ibâdet etmem"
"Siz de benim ibâdet ettiğime, ibâdet edenler değilsiniz."
"Ben kesinlikle sizin taptıklarınıza ibâdet edecek değilim."
"Siz de benim ibâdet ettiğime ibâdet edecek değilsiniz."
"Sizin dininiz size, benim dinim banadır."
"De ki: O Allah birdir" "Allah sameddir"
"Kendisi doğurmamıştır ve başkası tarafından doğurulmamıştır."
"Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır." (İhlas suresi)
Bu iki sureyi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sabah namazının iki rekat sünnetinde ve tavaf sünneti olarak kıldığı iki rekatta okurdu.
Her iki sure de tevhid esasını içerir.
Kafirun suresi iradî ve amelî tevhidi içerir. Bu da irade ve istekle ilgili dini Allah'a halis kılmaktır. Tasavvuf şeyhlerinin genellikle dile getirdikleri budur.
İhlas suresi ise, sözlü ve amelî tevhidi içerir.
Buhârî ve Müslim'de Aişe'den şöyle rivayet edilir:
"Bir adam namazda ihlas suresini okurdu. Rasûllulah sallallahu aleyhi ve sellem:
"Bunu niçin okuduğunu sorun", dedi. Adam:
"Rahman'ın sıfatı olduğu için okuyorum, onu okumayı severim, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
"Ona söyleyin, Allah da kendisini seviyor", buyurdu".
Bu sure Allah'ın sıfatlarını işlevsiz kılan (Muattıla) ve onu başka varlıklara benzetenlerin (Müşebbihe) söylediklerini iptal etmekte ve Allah'ın zatı konusunda ölçü ve temeli teşkil etmektedir.
Allah'ın zatı ile ilgili konularda bu sure temeli oluşturur. Bu konuyu ve Allah'ın Samed oluşu konusunda gerek Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in, gerekse ashabın ve alimlerin söylediklerini başka yerde ayrıntılı olarak açıkladık.
Burada kastedilen, amelî tevhiddir. Tevhidin iki yönü birbirine bağlı da olsa, dini Allah'a halis kılma tevhididir.
Yüce Allah'ın sıfatlarını işlevsiz kılan Cehmiyye ve onu başka varlıklara benzeten Müşebbihe ehlinden hiç kimse yoktur ki bir tür ameli şirk içinde bulunmasın.
Çünkü onların bu konuda söylediklerinde Allah'ı başka varlıklara yahut yokluk olan şeylere "benzetme ve eşitleme şirki" bulunmaktadır.
Çünkü Allah'ın sıfatlarını reddederek işlevsiz kılanlar (Muattıla) onu, övgü ve kemal nitelikleri bulunmayan olumsuzlama / selbi sıfatları bakımından onu başka varlıklara benzetirken, varlıklardan eksiklik sıfatları yönünden eksik olan varlıklara benzetirler.
Sıfatları kabul ettikleri taktirde de bu sıfatların hakikati yönünden yaratıklara benzetirler. Öyle ki o tür varlıklara ibadet ederek onları kendisine denk sayabiliyorlar ve yaratıklara rab adını verebiliyorlar.
Yahudiler çok zaman yaratanı yaratılana benzetirler ve Allah'ı acizlik, fakirlik ve cimrilik gibi Allah'ın tenzih edilmesi gereken eksikliklerle nitelerler. Çünkü bu olumsuz nitelikler onun değil, yaratıkların nitelikleridir.
Hıristiyanlar da çok zaman yaratılanı yaratana benzetirler ve onlara "rububiyyetin niteliklerini ve uluhiyetin sıfatlarını" verirler. Ancak Allah için caiz olan şeyleri, yaratılanlar için caiz görürler.
Allah hepsinin söylediklerinden yüce ve münezzehtir.
"Münezzeh ve yüce olan Allah, onların dediklerinden hem çok yüce, hem de çok büyüktür" (17İsra/43)
Yüce Allah, kendisinden bizi dosdoğru yola (sırat-ı müstakime) iletmesini istememizi emretmiştir.
Kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddıklar, şehitler, salihlerin yoluna, kendilerine gazap ettiği kişiler ve sapıtanlar dışında olanların yoluna iletmesini istememizi emretmiştir.
Rasûllulah sallallahu aleyhi ve sellem:
"Kendilerine gazap edilenlerin yahudiler ve sapıtanların hıristiyanlar" olduğunu belirtmiştir. (Tirmizî (4/271), Ahmed (4/387)
Bu ümmetin içinde de hem onlara hem bunlara benzer yönleri olanlar vardır.
Buhârî ve Müslim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Sizden öncekilerin yolunu karış karış izleyeceksiniz ve bir kelerin deliğine de girseler siz de gireceksiniz.
Ey Allah'ın Rasûlü, bizden öncekiler yahudiler ve hıristiyanlar mıdır? dediler.
Başka kim olabilir! buyurdu."