KUR'ÂN'IN EKSENİ: TEVHİD VE DİNİ ALLAH'A HÂLİS KILMA
Kur'an'ın Ekseni: Tevhid ve Dini Allah'a Halis Kılma
Dini Allah'a halis kılmak, Allah'ın başkasını kabul etmediği tek alternatiftir. Önceki ve sonraki bütün peygamberler bunu bildirmek ve sağlamak için gönderilmiş, bütün kitaplar bununla indirilmiş, iman ehlinin bütün alimleri bunun üzerinde ittifak etmişlerdir. Peygamber davetinin özeti budur, Kur'an'ın üzerinde döndüğü eksendir bu.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Biz sana Kitabı gerçekle indirdik. Öyle ise dini Allah için halis kılarak yalnız O'na kulluk et. Dikkat edin, halis din Allah'ındır; O'nu bırakıp da putlardan dostlar edinenler: "Onlara, bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz" derler. Şüphesiz Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola eriştirmez" (39 Zumer/2-3)
"De ki: "Dini Allah'a halis kılarak O'na kulluk etmekle emrolundum." "Müslümanların ilki olmakla emrolundum. De ki: Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım. De ki: Ben, dinimi Allah'a halis kılarak O'na kulluk ederim." (39 Zumer /11-14)
"Allah, kuluna yetmez mi? Seni O'ndan başka şeylerle korkutuyorlar. Allah'ın, saptırdığını doğru yola koyacak yoktur." (39 Zumer/36)
"And olsun ki, onlara, "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye sorsan: "Allah'tır" derler. De ki:"Öyleyse bana bildirin, Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut bana bir rahmet dilerse, O'nun rahmetini önleyebilir mi?" De ki: "Allah bana yeter; güvenenler O'na güvenir. (39 Zumer/38)
"Yoksa putperestler Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar bir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler?" De ki: "Bütün şefaat Allah'ın iznine bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döneceksiniz. Allah tek olarak anıldığı zaman, âhirete inanmayanların kalpleri nefretle çarpar, ama Allah'tan başka ilahlar / putlar anıldığı zaman hemen yüzleri güler. De ki: "Ey göklerin, yerin yaratanı, görülmeyeni ve görüleni bilen Allah! Kullarının ayrılığa düştükleri şeyler hakkında aralarında Sen hükmedeceksin." (39 Zumer/43-46)
"De ki: "Ey cahiller! Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emredersiniz?" And olsun ki sana da, senden önceki peygamberlere de vahyolunmuştur: "And olsun, eğer Allah'a ortak koşarsan amellerin şüphesiz boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun. Hayır; yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol." (39 Zumer/64-66)
Zumer suresi başından sonuna kadar dini Allah'a halis kılma konusunu işlemektedir.
Yüce Allah, Adem ile İblis kıssasını anlatırken şöyle buyurur:
"İblis: "Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana içten bağlı olan kulların bir yana, hepsini azdıracağım" dedi." (38 Sad/82-83)
"Allah şöyle dedi: "Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; "kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır." (15 Hicr/41-42)
"Şüphesiz şeytanın, inananlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur. O'nun nüfuzu sadece, O'nu dost edinenler ve Allah'a ortak koşanlar üzerindedir." (16 Nahl/99-100)
Allah, ancak ihlası olmayanlar üzerinde nüfuz kurabileceğini ve ancak onları saptıracağını belirtmektedir. Onun için Yusuf kıssasında şöyle buyurur:
"...İşte ondan kötülüğü ve fenalığı böylece engelledik. Şüphesiz o bizim çok samimi kullarımızdandır." (12 Yusuf/24).
Şeytana (ona uyanlar), cehennemlik olanlardır. Şöyle buyurur:
"Allah: "Doğrudur; işte Ben hakikati söylüyorum, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım" dedi." (38 Sad/84-85)
Yüce Allah:
"Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar." (4 Nisa/48, 116) buyurur.
Ayet, şirkten tevbe etmeyenlerle ilgilidir. Onu için şirk özellikle belirtilmiş ve diğer günahların bağışlanması Allah'ın isteğine bırakılmıştır. Yüce Allah şirkten tevbe etmeyenleri bağışlamayacağını, bunun dışındaki günahları dilediği kişiler için bağışlayacağını bildirmiştir.
"De ki: "Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." (39 Zumer/53)
Ayeti ise, tevbe edenler içindir. Onun için hüküm genel ve mutlaktır. Ayetin bağlamı ve iniş sebebi bunun böyle olduğunu gösterir.
Yüce Allah, Kur'an'ın pekçok yerinde öncekilerin ve sonrakilerin dini Allah'a halis kılmakla emredildiklerini belirtir.
Rasûlullah'ın tebliğ ederek özellikle Ubey'ye okumasını Allah'ın emrettiği Beyyine suresinde bu durum açıkça görülmektedir.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Ama, kendilerine kitap verilenler, onlara apaçık belge geldikten sonra ayrılığa düştüler. Oysa onlar, doğruya yönelerek, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na ibadet etmek, namazı kılmak ve zekatı vermekle emrolunmuşlardı. Dosdoğru olan din de budur." (98 Beyyine/4-5)
"La ilahe illallah" sözünün anlamı ve gerçeği de budur. Bütün peygamberler bununla gönderilmiştir.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Sizden önce gönderdiğimiz, istisnasız her peygambere şöyle vahyettik:
"Şüphesiz ki, Ben'den başka ibadete layık ilah yoktur"; artık Bana kulluk / ibadet edin..." (21 Enbiya/25)
"Senden önce elçi olarak gönderdiğimiz peygamberlere sor, Biz, Rahman olan Allah'tan başka, kulluk / ibadet edilecek ilahlar meşru kılmış mıyız?" (43 Zuhruf/45)
"And olsun ki, her ümmet'e, Allah'a kulluk edip tapın, Tağut'dan kaçının diyerek (uyarıda bulunan) bir peygamber göndermişizdir..." (16Nahl/36).
Bütün Peygamberler (da'vetini, insanlığa olan) çağrılarını bu esas / ilke ile başlatmışlardır.
Nuh aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
"Ey kavmim! Allah'a ibadet edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yoktur..." (7 A'raf/59)
Hud, Salih, Şuayb aleyhisselam ve diğerleri böyledir. Hepsi de:
"Allah'a ibadet edin. Ondan başka sizin için ibadete layık hiç bir ilah yoktur..." (23 Mü'minun/32) demişlerdir.
Şüphesiz bu peygamberlerin başında Allah'ın dost (halil) edindiği İbrahim (a.s.) ve Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) gelir. Bu ilkeyi onlar eliyle Allah belirtmiş, onların çağrısı ile vurgulamış ve yaymıştır.
İbrahim (a.s.), Allah'ın kendisi hakkında:
"Seni insanlara imam (rehber, bir önder) yapacağım" (2 Bakara/123) buyurduğu kişidir.
Onun soyundan gelenlere peygamberlik, ve kitap vermiş ve Rasûller göndermiştir. Bu risalet ve nübüvvetin ehli, Allah'ın mübarek kıldığı onun ailesinden gelenlerdir.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Hani bir vakit İbrahim, babasına ve milletine dedi ki:
"Hakikat ben, sizin taptıklarınızdan uzağım, onlarla bir ilişiğim yoktur. Ancak beni yoktan örneksiz yaratan (Rabbim) müstesna (sadece O'na taparım / ibadet ederim)."
Beni doğru yola eriştirecek olan şüphesiz O'dur. İbrahim ardından geleceklere bu sözü, devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Artık belki doğru yola (Hak'ka) dönerler." (43 Zuhruf/26-28)
(Ayet-i kerime'de bildirilen söz (kelime), Allah için ihlas sözüdür ki, "bizi yoktan yaratan Halik müstesna, bütün tapınılan / ibadet edilen şeylerden uzak olmaktır".
Bu noktayı Allah azze ve celle Yasin suresi'nde şöyle belirtmiştir:
"Beni yoktan yaratıp varlık alanına getiren Allah'a ne diye tapmayayım? Hepiniz ancak O'na döndürüleceksiniz. Artık ben O'ndan başka ilahlar edinirmiyim? Eğer Rahman bana bir zarar vermeyi dilese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar da. O takdirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum" (Yasin: 36/22-24)
Bazı gezegenleri Allah'ın dışında tapılacak ilahlar edinenlerin sapıklığını belirttikten sonra İbrahim kıssasında şöyle buyurur:
"Güneşi doğarken gördüğünde: "(İşte) bu, benim rabbimdir. Bu daha büyüktür" dedi. (Güneş) kaybolduğunda dedi ki: “Ey kavmim! Muhakkak ben sizin şirk koştuklarınızdan uzağım."
"Muhakkak ki ben, yüzümü gökleri ve yeri yaratana hanif olarak çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."
"Kavmi onunla tartışmaya girişti. (Onlara) dedi ki: "Beni doğru yola iletmişken Allah hakkında benimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O’na ortak koştuklarınızdan korkmuyorum. Ancak rabbimin birşey dilemesi başka... Rabbim, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Hala düşünmüyor musunuz?"
"(O halde) kendisiyle ilgili bir delil size indirmediği halde sizler Allah’a ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Öyleyse iki grubun hangisi güveni daha hakedendir? Eğer biliyorsanız (söyleyin)." (6 Enam/78-81).
"İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. âhiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat." (26 Şuara/75-83)
"İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için uyulacak güzel bir örnek vardır. Onlar milletlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız; sizin dininizi inkar ediyoruz; bizimle sizin aranızda yalnız Allah'a inanmanıza kadar ebedi düşmanlık ve öfke baş göstermiştir...." (60 Mumtehine/4)
Yüce Allah, Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile halis tevhidi ve din olarak yalnız Allah'ın dinini insanlara öğretmiştir. Hem Kureyş müşriklerini, hem kitap ehlinden daha sonra müşrik olanları onunla dize getirmiştir.
İmam Ahmed ve başkaların rivayet ettiği hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Kıyametten hemen önce ortağı olmayan tek Allah'a ibadet edilmesi için kılıçla gönderildim, rızkım kılıç ve mızrağımın gölgesinde kılındı, getirdiğim dine muhalefet edenler aşağılık ve zelil olmuştur, kim bir topluluğa benzerse, onlardan olur". (Ahmed (2/50), Ebû Dâvûd (4/314)
Tevhidle ilgili olarak Allah'ın Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e indirdiğini belirttiğimiz ayetlerden başka yine şöyle buyurmaktadır:
"Sıra sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin ilahınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik. Onu, inatçı her türlü şeytandan koruduk. Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır. Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir.
Allah'a eş koşanlara sor: Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa Bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? Aslında Biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yaratmışızdır. Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seni alaya alıyorlar. Onlara öğüt verildiğinde öğüt dinlemezler. Bir mucize gördüklerinde onu eğlenceye alırlar. "Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, bir yığın toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler. De ki: "Evet hem de zelil ve hakir olarak." Tek bir çığlık. Hemen bakıp kalırlar. Şöyle derler: "Vay bize! İşte bu ceza günüdür." Onlara: "İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür" denir.
İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun.". "Onları durdurun; çünkü kendilerinden daha da sorulacaktır." Şöyle sorulur: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?" Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır. Birbirlerine dönüp soruşurlar.
İleri gelenlerine: "Şüphesiz siz bize sureti haktan görünürdünüz" derler. Onlar da şöyle derler: "Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz." "Bizim sizin üstünüzde bir nüfuzumuz yoktu. Bilakis, azmış bir millettiniz. "Bu sebeple, Rabbimizin sözü aleyhimizde gerçekleşti. Şüphesiz azabı tadacağız. "Sizi biz azdırmıştık, çünkü kendimiz azgındık". O gün hepsi azapta birleşirler. Şüphesiz suçlulara böyle yaparız. Onlara: "Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur" denildiği zaman şüphesiz büyüklenirler. "Deli bir şair yüzünden ilahlarımızı mı bırakalım?" derlerdi. Hayır; o, gerçeği getirmiş ve peygamberleri doğrulamıştı. Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız. Yaptığınızdan başka bir şeyle cezalanmayacaksınız. Ancak Allah'a içten bağlı kullar bunun dışındadır. İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur." (37 Saffat/1-42)
Ondan sonra Allah'ın birliği ve dini ona halis kılmakla ilgili peygamberlerin kıssalarını anlatır ve şöyle buyurur:
"Allah onların nitelemelerinden uzaktır. Allah'ın içten bağlı kulları bunların dışındadır." (37 Saffat/159-160)
Yüce Allah yine şöyle buyurur:
"Şüphesiz münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Onlara yardımcı bulamayacaksın. Ancak tevbe edenler, nefislerini ıslah edenler, Allah'ın Kitabına sarılanlar ve dinlerine Allah için candan bağlananlar müstesnadır. Onlar inananlarla beraberdirler. Allah müminlere büyük ecir verecektir." (4Nisa/145-146)
Sonuç olarak;
"Tevhid" ve "dini Allah'a halis kılma" konusu Kur'an'ın ve özellikle Mekke'de inen surelerin birçoğunda sık sık vurgulanmış ve üzerinde ısrarla durulmuştur. Çünkü: Tevhid temellerin temeli (asılların asılı) ve dinin direğidir. (kaidesidir).